Bigadiç'in Meşhur Madeni:Bor
Bigadiç yöresinde bor yataklarının bulunuşu 1950 yılında, Muharrem GİRGİN isimli amatör madencinin topladığı örneklerin kolemanit olduğunun anlaşılmasıyla mümkün olmuştur. Aramaların başlamasıyla hızla gelişen bölgede dört Türk ve bir Fransız şirketi tarafından kısa sürede 17 adet ocak açılmıştır.
BOR
Bor, periyodik sistemin üçüncü grubunun başında yer alan bir elementtir. Bu gurubun diğer üyeleri metal olmasına karşın Bor ametal sayılmaktadır.
Ancak, diğer elementlere olan yüksek kimyasal ilgisi nedeniyle doğada serbest halde bulunmayan bor'un meydana getirdiği minerallerin, çok eski tarihlerden beri tanındığı ve kullanıldığı bilinmektedir. En yaygın bor bileşikleri; borik asit ve bor'un sodyum, kalsiyum ve magnezyum ile meydana getirdiği bileşiklerdir.
BORUN TARİHÇESİ
Bor'un en çok kullanılan türü olan Boraks binlerce yıldan beri bilinmektedir Mısırlılar ve Mezopotamya Uygarlıklarının, bazı hastalıkların tedavisi ve ölülerin mumyalanmasında, Çinlilerin porselenlerinin cilalanmasında, Babillilerin kıymetli metallerinin ergitilmesinde boraks kullandıkları bilinmektedir.
Modern bor endüstrisi ise 13. yy.'da boraksın Marco polo tarafından Tibet'den Avrupa'ya getirilmesiyle başlamıştır. 1771 yılında, İtalya'nın Tuscani bölgesindeki sıcak su kaynaklarında Sassolit bulunduğu anlaşılmış, 1852' de Şili'de endüstriyel anlamda ilk boraks madenciliği başlamıştır. Nevada, California, Caliko Mountain ve Kramer yöresindeki yatakların bulunarak işletilmeye alınmasıyla ABD Dünya bor gereksinimini karşılayan birinci ülke haline gelmiştir. Türkiye' de ilk işletmenin, 1861 yılında çıkartılan "Maadin Nizannamesi" uyarınca 1865 yılında bir Fransız şirketine İşletme imtiyazı verilmesiyle, başladığı bilinmektedir.
1950 yılında Bigadiç ve 1952 yılında Mustafa Kemal Paşa yöresindeki kolemanit yatakları bulunmuştur. 1956 yılında Kütahya Emet Kolemanit. 1961 yılında Eskişehir Kırka Boraks yataklarının bulunması ve işletilmeye başlatılmasıyla Türkiye, dünya bor üretimi içinde 1955 yıllarında %3 olan payını 1962 de %15 , 1977 de %39 düzeyine yükselmiş ve giderek artan üretimi nedeniyle de günümüzde ABD'nin en önemli rakibi haline gelmiştir.
BOR'UN KULLANIM ALANLARI
Dünyada bor mineral ve bileşiklerini tüketen sanayi dalları toplam B203 tonajı bazında aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.
A) Cam sanayi (Isıya dayanıklı cam ve elyaf imali)
B) Seramik sanayi (Emaye, Frit ve Sır imali)
C) Temizleme ve beyazlatma (Deterjan) sanayi
D) Yanmayı önleyici maddeler
E) Tarım (Gübre ve zirai ilaç yapımı)
F) Metallurji (Ergimeyi hızlandırıcı ve çeliğin sertleştirilmesi)
G) Nükleer uygulama (Atom reaktörlerinde)
H) Diğer kullanım alanları (Dericilik , fotoğrafçılık, ilaç).
Bor mineral ve bileşiklerinin ülkemiz içinde kullanılması çok kısıtlıdır. Kırka (Eskişehir) ve Bandırma (Balıkesir) de yer alan tesislerde bor cevherleri rafine ürünlere dönüştürülmektedir.
TÜRKİYE BOR MADENCİLİĞİ
Türkiye'de bilinen başlıca borat yatakları Batı Anadolu'da yer almakta ve bu yataklar dünya rezervinin % 60-70'ine sahip bulunmaktadır.
Türkiye rezervinin % 37'si Bigadiç, % 34 Emet, % 28'i Kırka ve % l Kestelek bölgesinde bunmaktadır.
Bigadiç işletmesinde başlıca bor mineralleri kolemanit ve üleksit' tir. Boratlar 1-8 m. Kalınlıkta tabakalar halinde killer arasında yer alırlar. Kapalı ve açık ocaklardan üretilen tüvenan cevherler 600.000 ton/yıl tüvenan cevher yıkama kapasiteli konsantratörde zenginleştirilecek, 25-125 mm, 3-25 mm ve O, 2-3 mm kolemanit konsantreleri ile 3-125 mm ve O, 2-3 mm üleksit konsantreleri elde edilir.
ETİ - BOR BİGADİÇ İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ
Bigadiç yöresinde bor yataklarının bulunuşu 1950 yılında , Muharrem GİRGlN isimli amatör madencinin topladığı kolemanit olduğunun anlaşılmasıyla mümkün olmuştur. Aramaların başlamasıyla hızla gelişen bölgede dört Türk ve bir Fransız şirketleri tarafından kısa sürede 17 adet ocak açılmıştır.
Müessese Müdürlüğü Balıkesir iline bağlı Bigadiç ilçesinin 12 km kuzeydoğusunda Osmanca köyü mevkiinde kuruludur. İdari tesisler ve Konsantratör tesisi burada yer almakta olup, halen tüvenan cevher üretim faliyetlerinin sürdürüldüğü Simav kapalı ocağı 2,5 km Acep Açık ocağı 3 km, Günevi Açık ocağı 8 km ve Arkagünevi Kapalı ocağı merkez tesislerine 8 km uzaklıktadır.
Müessese personeli için sosyal tesisler olarak Bigadiç yakınında 64 lojmanı , misafirhanesi ve lokali vardır.
BİGADİÇ BÖLGESİ BOR REZERVİ
Bigadiç bor yatakları rezerv bakımından Türkiye' nin en önemli yataklarıdır.
Yörede Etibank'ın faaliyete başlattığı 1976 yılında 30 milyon ton olarak bilinen toplam rezerv bölgede gerçekleştirilen toplam derinliği 65419 metre olan 512 adet sondaj çalışması sonunda bulunanların ilavesi ile 630 milyon ton düzeyine yükseltilmiştir.
MÜESSESENİN ÜLKE VE BİGADİÇ EKONOMİSİNE KATKISI
Bigadiç yöresinde bulunan bor rezervleri, Müessese Müdürlüğü tarafından en iyi şekilde değerlendirilerek ülke ve yöre ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Müessese Müdürlüğü l Ekim 1996 tarihi itibariyle 139 memur ve 904 işçi olmak üzere toplam 1043 kişi çalıştırılmaktadır. Ayrıca bazı işlerde müteahhitler marifetiyle yaptırıldığı için, oluşturulan istihdam, daha da artmaktadır. Bu çalışanların ilçe ekonomisine katkısının yanı sıra önemli bir taşımacılık sektörünün doğmasına, bununla bağlantılı olarak küçük sanayi sisteminin gelişmesinde etkili olmuştur. Bu gelişmeler şehrin sadece ekonomisinde değil, sosyal ve kültürel hayatında önemli değişikliklere neden olmuştur.
1995 yılında Müessese brüt kârı 1.956 milyar TL. olarak gerçekleşmiştir. Döviz bazında ise, 1995 yılında 57 milyon dolarlık döviz girdisi sağlanmış olup 1996 yılı sonu itibariyle ihracat tutarının 70 milyon $ civarında gerçekleşmesi beklenmektedir.
Konsantratör tesisi kapasitesinin arttırılması, Ham Bor Öğütme tesisinin kurulması ve yapılacak diğer yatırımlar ile iyileştirme çalışmaları sonucunda yeni, istihdam imkanları ile birlikte Müessesenin iki-üç yıl içerisinde 100 Milyon $ ihracat yapması öngörülmektedir. 1997 yılında ise 480 milyar TL. yatırım harcaması yapılması planlanmıştır.
YAĞCIBEDİR HALILARI
Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu'yu yeni bir vatan edinen Türkler yığınlar halinde yeni yurtlarına göç etmeye başladılar. Bu göçler esnasında bugün "Yörük" dediğimiz konar-göçer aşiretler de Anadolu'ya geldiler. Osmanlı Devleti boş arazileri şenlendirmek, vergi gelirlerini artırmak ve asayişi sağlamak amacıyla, 1691 yılında konar-göçer oymakları yerleşik hayata geçirmeye karar verdi. Devlete her yıl 80 kabze yay vermekle görevli YAYCI yörükleri, bu iskân hareketinde Adana civarına yerleştirildiler.
Ancak yanlış zamanlama, yönetim hatası gibi nedenler iskan uygulamasında sıkıntılar meydana getirdi. Nitekim yaycı yörükleri de "sıtma illetinden" bunalarak başka yerlere göç ettiler. 18. yüzyıl başlarından itibaren Karesi Sancağında (Balıkesir) görülmeye başlanan yaycı yörükleri, Ahmet Refik Paşa tarafından Bigadic'e 1862-1864 yılları arasında yerleştirilirler. Bu yerleşmede bir kısmı, Bigadic'in Çekirdekli, Nizan, Kavakdere, Çağış, Kanlıkavak ve Çömlekçi köyleri civarına yerleştirilirler.
Bugün Kayalıdere, Ortacaalan ve Yağcıbedir köylerinde yaşayan yaycı yörükleri daha önceleri hayvancılık ve dokumacılıkla uğraşırlardı. Hayvan ürünü olarak et, süt, yağ ve peynir elde eden yörükler, ayrıca özgün motiflerle, halı, kilim, heybe çuval, keçe, çul ve kepenek yaparlar. Bugün göçebeliği bırakarak tamamen tarıma geçen yörük köylerinde halı dokumacılığı önemli bir gelir kaynağıdır.
Geleneksel bir Türk sanatı olan halıcılık, tarihteki göçebe kültürümüzün bugüne uzantısıdır Yağcıbedir yörüklerince yaşatılan bu zengin kültür mirası, dün efsanelere (Kız Bergama Halısı) konu olmakla kalmamış, kompozisyon ve renk yapısı ile Dünya Sanat literatüründeki yerini almıştır.
Yöremizde en çok Kayalıdere Köyünde dokunan Yağcıbedir Halılarının en büyük özelliği renk ve desenleridir. Desenlerde bazı değişiklikler görülse de renkler yüzlerce yıldır hemen hiç değişmemiştir. En çok talep gören ve üretilen çeşidi (115X200) cm. ebadındaki yolluklardır. Bunlar çoğunlukla çift mihrap kompozisyonludur. Mihrap nişi içerisinde çeşitli bitkisel ve bazen üs-luplaşmış hayvan motifleri yer alır. Altıgen zemin içinde genellikle düşey simetri yoktur. Bazen hayat ağacı şeklinde dizayn edilmiş çiçeksel formlarla yıldızlar çok görülür. Bordur (*) genelde yedi bantlıdır ve en ortadaki bant beyaz zeminlidir. Bor-dürde çiçek, dal, yaprak ve yıldız motiflerine rastlanmaktadır.
"îlme" adı verilen Gördes düğüm tekniği (**) ile dokunan Yağcıbedir Halılarının motifleri geometrize edilmiş formlar, soyut içerikli hayvan, bitki ve sembollerdir. Hayvansal motifler; ejderha, kartal, koyun, kelebek, kırkayak, akrep ve sülündür. Bitkisel motifler; çınar yaprağı, rozet çiçek, asma dalı ve çam kozalağıdır. Ayrıca sembolik içerikli yıldız ve pıtrak motiflerine de rastlanmaktadır.
Yağcıbedir Halılarının yüzyıllardır değişmeyen renkleri "gök" (lâcivert), "al" (kırmızı), beyaz ve siyahtır. Daha önceleri alabada, murt, boşyaprağı (adaçayı), kavak kabuğu, kekik, mazı, nar ve ceviz gibi bitkilerden elde edilen karışımlarla boyanan Yağcıbedir Halıları, bugün daha çok kimyasal boyalarla boyanmaktadır.
HİSARKÖY KAPLICALARI
Yağcılar bucağının batısında ve Bigadiç'in 18 km doğusundadır. Hisar köyünde dağ yamacındadır. Yolu asfalt olup, sürekli vasıta bulmak mümkündür.
Kaplıcanın iptidai şekilde 27 oda 8 banyosu bulunuyorken, İl Özel İdaresinin girişimleri ile modern bir banyo inşa edilmiş, 1991 yılında hizmete açılmıştır.
Bu kaplıcanın bulunduğu bölgede eski ve pek büyük bir şehrin Roma ve Bizans dönemi harabeleri mevcuttur. Kaplıcanın suları romatizma, deri ve kadın hastalıklarında, kükürtlü, çelikli termal sular, mide ağırsak hastalıklarında, hazımsızlıkta ise acı su ve karbonlu su kullanılır. Buranın suları banyo olarak kullanıldığı gibi içme olarak da kullanılır. Ayrıca çamur tatbikatı da vardır.
V. V. Hamilton 140 °F üzerinde ayarlı termometre ile en sıcak kaynağın hararetini ölçememiştir. Soğuk havalarda kesif bir buharla örtülü bulunan bu kaynak hakkında Harles, Hamilton'un buluşlarına dayanarak, Venezuella'daki Valencia derecesinde ve belki de dünyanın en sıcak bir kaynağı olması ihtimalini ileri sürmektedir .
Her birinden ayrı mahiyette sıcak su fışkıran kaynaklar şunlardır:
a) Kükürtlü su kaynağının suyu 58 °C sıcaklıkta, verimi dakikada 100 litredir.
b) Çelikli su kaynağının suyu 75 °C sıcaklıkta, verimi dakikada 80 litredir.
Bu iki kaynak kaplıcanın suyunu teşkil etmektedir.
c) Çamaşırlık suyu kaynağının suyu 75 °C sıcaklıkta, verimi dakikada 80 litredir. Bu su çamaşırlık adı verilen mahalle akmaktadır.
d) Köyün 500 metre kuzeyinde çıkan acı suyun sıcaklığı 29 °C, verimi dakikada 40 litredir.
e) Köyün hemen doğu kenarındaki karanfilli çeşmede çıkan karbonlu sular, pek eski devirlerde künklerle hisar tepesinden bu çeşmeye getirilmiştir.
f) Yukarı çeşme mevkiindeki kokar suyun sıcaklığı 50 °C'dır.
Tarihi devirlerde şöhret kazanmış bulunan bu kaplıca ve suların bir çoğu yüksek radyoaktiviteye sahip alkali tabiattadır.
Bu muhtelif özellikteki sular, meyilli bir bölgede ve bir hektar genişliğindeki arazi içinden çıkarlar. Esas kaynaklar Porphyr-Trachy kayaların ateşten çatlamış, parçalanmış yerlerinden kendilerine yol bulmuşlardır. Kaplıca sularının esas vasfını kükürt, çelik, arsenik ve radyoaktivite teşkil etmektedir.
GÖVEÇ
Türkiye'nin belki de başka bir yerinde olmayan bir özelliği vardır Bigadiç'deki kasapların. Bu beldede her kasap dükkanının odun közü ile kızdırılan fırını vardır. Bu fırınlardan yine Bigadiç'e münhasır Göveç pişirilir. Toprak göveçin içine bir miktar yağ konur. Domates ve biber doğranır, üzerine oğlak eti döşenir. Biraz da kaynamış kemik suyu ilave edilerek fırına sürülür. Yaklaşık iki saat sonra fırından çıkarılan göveçlerin kokusu, nar gibi kızarmış etler, tok insanın bile iştahını kabartacak nefasettedir.
HÖŞMERİM
Tamamen koyun peynirinden yapılan Höşmerim büyük bir dikkat ve yoğun bir emek ister.
Akşamdan mayalanarak, sabahleyin torbasından alınan peynir, suyunu tam salmadan ve tuzlanmadan bir tencereye konur, karıştırılır.
Hafif ateş üstünde karıştıra karıştıra pişirilir. Peynir bir süre sonra suyunu salar, süt çorbası kıvamına gelir. Karıştırma işlemi yaklaşık iki saat sürer. Suyu buharlaşarak yiterken peynir lor kıvamına gelir. Bir kilo peynire birbuçuk kilo civarında toz şeker dökülerek karıştırmaya devam edilir. Yeşil sarı karışımı renkte yağını salıncaya kadar karıştırma işlemi devam eder. Daha sonra ocaktan indirilip soğumaya bırakılan bu nefis tatlı, yiyenlerin damağında yıllarca kaybolmayacak lezzet bırakacaktır.
AKKAYA İÇME SUYU
Bigadiç' e yaklaşık 25 km uzaklıkta bulunan bir kaynaktan elde edilen Akkaya İçme Suyu, Bigadiç halkının katkısı ve Belediye'nin çalışmaları neticesinde 1997 yılından itibaren şehrin muhtelif yerlerindeki 150'den fazla çeşmeden akmaktadır.
Akkaya İçme Suyunun kaynağında ölçülen debisi 11 litre/saniye gibi yüksek bir seviyededir. Bu leziz suyun yumuşaklık derecesi ise % 0.8 olarak ölçülmüştür. Bu rakama göre Akkaya Suyu için Türkiye'deki menba sularının en tatlısıdır diyebiliriz.
BİGADİÇ HELVASI
Bigadiç'teki geleneksel meslekler arasında, günümüze kadar varlığını sürdürebilmiş olanlardan birisidir helvacılık. Tahin, çöğen, şeker ve limon tuzundan yapılan tahin helvasının yanısıra, susamlı helva ve taş helva Bigadiç'teki helvacılarımız tarafından yapılagelmiştir.
Ramazan geceleri, teravih namazı sonrası Bigadiçlinin susamlı helva saatidir diyebiliriz. Bayramlarda ise taş helva tercih edilmektedir.
Sadece Bigadiçlinin değil, yöre halkının da beğenisini kazanan Bigadiç'te yapılan tahin helvası "Bigadiç Helvası" ismini alarak da adeta kalitesini belgelemiştir.
|