Şifrem?
61 Kişi Online WebMail   Bize Yazın

Çoruk Köyü

Paylaş
Sık Kul. Ekle

Çoruk Köyü Mesaj Panosu

mustafa balaban / burhaniye
ÇORUK KÖYÜ’;MÜZÜN TARİHÇESİ ve BUGÜNÜ
ÇORUK KÖYÜ’;MÜZÜN TARİHÇESİ ve BUGÜNÜ Çoruk Köyü, halen hayatta olanlardan ve bugün Hakk’;ın rahmetine kavuşmuş köy büyüklerinden dinleyip, öğrendiklerimize göre; Vakti zamanında konar, göçer yaşayan bir ‘;Türkmen’; obası iken (muhtemelen) bugünkü ‘;Çorum’; vilayeti havalisinden gelip, bugünkü ‘;Dutluca’; köyünün üst taraflarına ‘;Çoruk Alanı’; denen yaylaya yerleşmişlerdi. Ancak yaylayı yeterince beğenmediklerinden olsa gerek daha aşağılara, meraların bol olduğu köyümüzün eskiden harman yerlerinden biri olan ‘;Bey yeri’; ne yerleşmeye karar vermişlerdi. Çünkü göç ettikleri yerdeki ‘;ulu kişiler’; obanızı ‘;saz biten, kaz öten’; yerlerde kurun demişti. ‘;Bey yeri’; büyüklerin dediği gibi hem sazların bittiği, hem de kazların öttüğü bir yerdi. Ben bile köyün kenarındaki ekin tarlalarına kazların konduğunu bilir ve hatırlarım. Yaz sonlarına doğru da ‘;hasırcılar’; gelir ‘;Bey yeri’; yanındaki gölet ve derelerden ‘;hasır sazları’;nı biçerlerdi. (‘;Hasır’;ın ne olduğunu gençlerimiz bilmeyebilir, hatırlatalım. Evlerimizin odalarının tabanına ‘;kilim’; altı örtüsü olarak kullanılan saz yapraklarından bükülerek dokunmuş eski zamanların olmazsa olmaz bir ev tekstili diyebiliriz. Oda tabanındaki toprak zemin ile yine bir ev tekstili olan bir tür ince halı diyebileceğimiz ‘;kilim’; arasında ısı yalıtımı sağlardı.) Gel gelelim kazın ayağı böyle değildi. Obamızın yerleşmesi hemen öyle kolayca olmamıştı. Hayvanlarını geniş meraya koyuvermiş kazma, kürekleri çıkarıp hemen çadırları kurmaya başlamışlardı ama ertesi günü uyandıklarında kazma, kürek ve çadırların yerinde yeller esiyordu. Alet, edevatlarını ara, tara epey zahmet sonunda bugünkü köy camisinin olduğu yerde buluyorlardı. Pek bir anlam veremedikleri bu olayın şaşkınlığını attıktan sonra işlerine bakıp obayı kurmaya devam etmişler, ancak ayni olay tekrar yaşanmıştı. Olan biten bir şakamıydı, etrafta oraya yerleşilmesinden rahatsız olan birileri mi yapıyordu? Sebebini öğrenemediler ve yeniden işlerine döndüler. Ancak ayni olay üçüncü kez yinelenince vardır bir hikmeti deyip hayra yorarak ‘;Bey yeri’;ne yerleşmekten vazgeçtiler ve ‘;Çoruk köyü’;nü bugün kurulu olduğu yerde kurdular. Az zaman sonra güz, kış deyip yağmurlar yağmaya başlayınca bütün merayı sel basmış, ortalık Nuh tufanına dönmüş, nerede ise köyümüzün kurulduğu alan hariç basılacak yer bile kalmaz olmuştu. İşte o günün ilk ‘;Çorukluları’; oba kurarken başlarına gelip anlayamadıkları olayları (bütün ‘;Anadolu Türkmen İnancı’;nda olduğu gibi) evliyaların, ermişlerin obayı koruduğuna yorarlar. Gerçektende ‘;Kara yerler’; denen mevkiye giden güneydeki eski harman yeri yolunu, doğudan ‘;Kozluk’; tarafından gelen Benzinlik yolunu, Mezarlıklara giden yolu, kuzeyden ‘;Bey yeri’; yolunu, Batıdan ‘;Gâvur Mezarlığı’; (Maşatlık) yolunu bol yağmurların yağdığı yıllarda su bastığını ve Nisan-Mayıs aylarına kadar çekilmediğini hatırlarım. Çünkü ilkokula giderken okuldan kaytarıp o aylarda ‘;Kara yerler’; yolunda kış boyunca hendeklerden birikip gelen sularda balık tutardık. Babamın anlattıklarına göre de köyümüz yörede ‘;mandaları’; ile ünlü imiş, bilir misiniz mandalar sulak ve bataklık yerleri pek severler. ‘;Çoruk köyü’;nde son manda sürüsü sahibi yerli eşraftan ‘;Hacı Mehmet Yıldız’; olmuştur. (Sel sularından tamamı ile ancak 60’;lı yıllarda D.S.İ’;nin drenaj ve dere ıslah çalışmalarını tamamlaması ile kurtulun muştur.) Kim bilir kaç yaşında olduğunu halen bilemediğimiz ‘;Çitlembik (Çetlemek) Ağacı’;nın önünden geçen yolun ikiye böldüğü mezarlığımızın güneyinde ‘;Kara Gemici’;nin Yeri’;nin kuzeydoğu köşesinde bir ‘;yatır’; (evliya mezarı) mevcuttur. Bugün halen o adetler ve inançlar devam ediyor mu bilmem, eskiden zayıf ve çelimsiz doğan çocuklar “;ya olsun, ya onsun”; diyerek bir müddet ‘;Kadıncık Dede’; diye bildiğimiz bu evliya mezarına terk edilirdi, gerçi hiç onmayanını da duymadık. ‘;Kadıncık Dede’; obanın ‘;er kişi’; mi, ‘;kadın kişi’; mi olduğu yaşayan mukimlerince meçhul ‘;piri, evliyası, ermişi’; veya ‘;ulu kişisi’; olarak bilinirdi. ‘;Baciyan-ı Rum’; (Rumeli kızları, Rumeli Bacıları) denilen bir örgütlenmemiz varmış bir zamanlar. Erkekler arasında bugün bile devam ede gelen, liderliklerini ‘;Efe başı, Bayraktar’; dediğimiz ‘;kızan’;larımızın yaptığı, ‘;Oba’; ve ‘; Mahalle’; örgütlenmelerinin benzeri kızlar arasında da varmış ‘;Orhan Gazi’; zamanına kadar. Malumunuz ‘;Edremit Körfezi’;nin fethi ‘;Yusuf Sinan Hazretleri’; ile başlar. Bu fetihler de bu ‘;Rumeli bacıları’; da kılıç sallarmış, kız oğlan birlikte. ‘;Kadıncık Dede’;miz işte bu ilk alperenlerden bir ‘;türkmen kızı’;dır. ‘;Dedelik’; bir unvandır, bir merhaledir Allah yolunda, er kişi anlamına gelmezmiş çok eskilerden anlayışımız da. Upuzun bir mezarı vardır evliyanın. Böyle olur evliya mezarları, Anadolu da ‘;Kızıklı’; ovasında yatan ‘;Sinan Dede’;, ‘;Kadıköy’; üstündeki ‘;Şıpşıp Dede’;nin mezarların olduğu gibi. Hatta Eskişehir ‘;Seyit Gazi’;deki ‘;Battal Gazi’; ve arkadaşlarının mezarları da, Elazığ’;daki ‘;Balak Gazi’;nin mezarı da böyledir. Erzurum Palandöken eteklerindeki ‘;Abdurrahman Gazi’;nin türbesini uzaktan görmek nasip oldu, ziyaret edemedim. Çocuk aklımızla mezarın boyu ile ‘;Kadıncık Dede’;nin yaşarkenki boyu arasında bağlantı kurar ve eski zamanlarda yaşayan insanların devasa boylu olduklarına hükmederdik. ‘;Çit köy’;(Çamdibi, Dereköy, Bostancı, Kızıklı, Çoruk köyleri arasında kurulmuş olup halen mezarlıkları ve birkaç bina kalıntısı kalmış metruk bir köyün adı) meralarından başlayıp, evliya mezarının yanından geçen, ‘;İm-Ko’; önündeki (eskiden küçükbaş hayvan sürülerimizi yıkadığımız) dalyan gölüne akan derenin ve dalyan gölünün adı da evliyamızın ismine hürmeten ‘;Kadıncık Deresi’; ve ‘;Kadıncık Gölü’; dür. ( Kadıncık Dalyanı da denir.) ‘;Kaz dağı’;ndaki ‘;Sarıkız’; gibi coğrafyamıza isim veren ‘;pir-i fani’;lerden biridir, ‘;Kadıncık Dede’;miz. Mezarının pek yanındaki ‘;Ulu Çitlembik Ağacı’;nın yaşı tesbit edilebilirse köyümüzün yaşı da ortaya çıkar. Ecdadımız Osmanlının tarihine kara bir kâbus gibi çöken unutulmaz ve asla unutulmaması da gereken meşhur (1877 –; 1878 Osmanlı –; Rus savaşı) ‘ᝩ harbi’; ne kadar ‘;Çoruk köyü’; etrafındaki diğer ‘;Madra’; ve ‘;Kaz’; dağlarındaki ‘;Yörük/Türkmen’; obalarından farksız kendi halinde hayvancılık ve ziraat ile uğraşan bir köydü. Koca Osmanlı bütün cepheler de çökmüş; Rus orduları batıdan ‘;Yeşilköy’; önlerine, doğudan ‘;Sivas’;a kadar ilerlemişlerdi. Tarihimizin en kötü yenilgilerinden biri olan ‘ᝩ harbi’; ile sınırlarımız dışında kalan insanlarımızın göçü de başlamıştı. Batılı devletlerin desteği ile Balkanlarda isyanlar kışkırtılıyor, insanlarımıza zulüm, baskı ve şiddet uygulanarak göçe zorlanıyor ve etnik temizlik yapılıyordu. Çoğumuzun atası, dedesi olan insanlar güzelim bağ ve bahçelerini, malını, mülkünü geride bırakıp canını kurtardığına şükrederek yollara dökülüyor, (tıpkı 90’;lı yılların sonlarına doğru ‘;Bosna’;da, ‘;Makedonya’;da olduğu gibi) ‘;Müslüman diyarı’;na bin bir çile ve zorluk ile sığınıyordu. O günlerin ‘;İstanbul’;u ‘;Balkanlar’;dan, ‘;Kırım’;dan, ‘;Kafkaslar’;dan gelenler ile adeta mülteci kampına dönüşmüş, salgın hastalıklar, ölümler kol geziyordu. İşte bu badirelerden kurtulup sağ kalabilenler ağırlıklı olarak ‘;Marmara, Ege’; olmak üzere muhtelif bölgelere iskân edildiler. Köyümüz de bu çileli, mazlum ‘;Evladı Fatihan’; torunlarına sıcak, içten şefkatini ve topraklarını açmakta tereddüt bile etmedi. Tabiî ki bu yeni durumun normalleşmesi hemen öyle çok kolay olmamış, birbirinden adetler, görenekler, beslenme, çalışma,..,vs. bakımından çok farklı ve mesafeli uzak diyarlardan kopup gelen insanlar, hem yerli köy halkı ile ve hem de kendi araların da birtakım uyumsuzluklar, ufak tefek gerginlikler yaşamışlardı, ancak bunlar da olağan sayılabilecek şeylerdi, ilacı da zamandı. Zaten ardı, ardına gelen yeni (Balkan Harbi, 1. Dünya Savaşı, İşgaller, İstiklal Harbi) olaylar kaynaşmamızı çabuklaştırdı. ‘;İstiklal Harbi’;nden sonra ‘;Cumhuriyet’;le birlikte bu defa da mübadeleler (yani devletlerarası anlaşmalar) yolu ya da ülke içinde yaşanan iç isyanlar sonucu sürgünler ile de 1956 yıllarına kadar süren yeni göçler yaşandı, bir kısım insanlarımız da bu şekil de aramıza katılmıştır. Bugün artık hepsi köyümüzün şerefli ahalisinden olan ‘;Boşnak, Arnavut, Pomak, Tatar, Yörük, Laz, Çerkez Kürd,..’;,vs. dediğimiz insanlar işte bu acı felaketlerden sonra aramıza katılan muhacirlerdir. ‘;Çoruk köyü’;nün muhacir kabulü, mübadelelerle de bitmemiş 60’; lı yıllar ile birlikte ovadaki ‘;Pamuk Ziraatı’;nın yaygınlaşması, ‘;Edremit Körfezi’;nin de büyük şehirlere yakınlığı ve en erken keşfedilen turizm bölgelerinden olması nedeni ile ‘;Avunya’; ve ‘;İvrindi’; yörelerinden göçlerle devam etti.70’; li yıllarda bu defa da ekonomik sebeplerle ülkemiz de yaşanan doğudan, batıya iç göçlerden de nasibini almış, almaya da devam etmektedir. ‘;Burhaniye’;nin hemen iki kilometre kuzeydoğusunda ‘;Edremit Körfezi Ovası’; içinde kurulu üç köyden biridir, ‘;Çoruk Köyü’;. Diğer ikisi de ‘;Edremit’; ilçemize bağlı ‘;Çıkrıkçı’; ve ‘;Bostancı’; (Frenk köy) köyleridir. Verimli toprakları ve yer altı suları ile ‘;Edremit Körfezi’; halkını besler ve artakalan ürün fazlalarını da ‘;İstanbul’; ve yakın kentler ahalileri ile paylaşır asırlardır. ‘;Gömeç’; ilçesi ile ‘;Karaağaç’; ve ‘;Pelitköy’; beldelerine de köyümüz ovasından içme suyu veririz. ‘;İstiklal Harbi’; başlangıcında kurulan ‘;Ayvalık Cephesi’;ne ikmal kaynağı olmuştur ‘;Çapkınoğlu Hasan Ağa’;mızın ‘;tahıl ambarları’;. Antik çağlarda da ‘;Adramittion’; kentini besleyen yakın zirai ve sınaî antik yerleşkelerden biridir. ‘;Adramittion’; kentinin çağının en ileri ‘;savaş sanayisi’;ne sahip şehirlerinden ve ‘;savaş malzemeleri ticareti’;nin ağırlıklı gelir kaynaklarından biri olduğu söylenir. Köyümüz arazisi ‘;zehirli ok’; yapımında hammadde olan ‘;Ağu dalı’; ya da ‘;Zakkum’; denilen bitkinin ve ‘;ok gövdesi’; yapımına uygun ‘;Yılgın’;, ‘;Kargı’; gibi bitkilerin bol yetiştiği topraklardır. Köyümüzün tarihi ‘;Kemer Kazası’;ndan çok eski çağlara dayanır. Mezarlığındaki antik dönem sütun başları, tarihi yapı taşı kalıntıları kanıtıdır bu uzak geçmişin. Halen köylümüzce ‘;Eski Edremit Yolu’; olarak bilinen ‘;antik yol’; döşeme taşlarının kalıntıları ile uzanır ‘;Ören tepe’; istikametinden bugünkü ‘;Edremit Soğuk Tulumbası’; istikametine. Her ne kadar “;saz biten, kaz öten yer”; söylencelerimiz olsa da ‘;Türkmen’;e düş gerek’; misali tarihi kıymetinden çok yörenin ‘;Taylı Baba’; zamanında başlayan ‘;Türkleşmesini ve İslamlaşmasını’; hikâye eder. ‘;Türkmen oymakları’; bir yöreyi ‘;yurt’; tutacak ise önce dağın, taşın adını ‘;Türkçeleştirerek’; işe başlar ve sonra ‘;sözel kültür’; ile de hikâyelerini efsaneleştirip nesilden, nesile aktarırmış. Malum ‘;Anadolu Türkmenleri’; meşhur ‘;Bursa’; valimiz ‘;Ahmet Vefik Paşa’; dönemine kadar ‘;Kaz dağlar’;ı ile ‘;İran’; arasında ‘;konar-göçer’; olarak yaşarlarmış. İhtimal bu ‘;saz biten, kaz öten yer güzellemesi’; de bu zamanlardan kalmış olsa gerek. Bu güzel köyün bugünkü hali mi? Sormayın içler acısı. Aslında bu güzelim verimli topraklar üzerinde bolluk, bereket içinde olması gerekirdi. Bir zamanlar böyle de idi. Gramafon, Traktör, Otomobil, Televizyon gibi birçok teknoloji nimetleri ‘;Burhaniye’;den önce köyümüze ulaşmıştı. Pamuk ‘;ak altın’; idi, her nimet önce köyümüze geldiği için civar köyler nezdinde adımız ‘;Paris’; idi. Kolay ulaşılan teknolojik nimetler, hemen yanı başımızdaki ‘;Akçay’;, ‘;Ören’; gibi bol turist çeken beldelerde görülen lüks harcamalar ‘;köy gençleri’;mizi uzun ve zahmetli eğitim sürecinden uzaklaştırdı. ‘;Rençperlik’; her türlü meslek ve zanaatkârlıktan üstün görüldü. Hakikaten bir dönem ‘;Çoruklular’; ve benzeri köylüler kendilerini ‘;Milletin Efendileri’; sanma gafletine düştüler. Ziraattan kazanılan kolay kazançlar ‘;cehalet’; sonucu hayırlı yatırımlara dönüşemedi, çarçur olup gitti. Yatırım düşünebilen bir avuç kısım ise ‘;tüketim çılgınlığından artakalan birimini’; ‘;Edremit ve Burhaniye’;ye aktardı. Zaten arazi sahiplerinin çoğu ‘;Burhaniye’;nin, ‘;Edremit’;in zenginleri idi. ‘;Mübadele yıllarında’; da çok adil bir toprak dağıtımı da yapılmamıştı. Toprakların çok büyük bir kısmı mübadil gelen ‘;toprak ağaları’;na verilmişti. Bugün köyümüzde topraksız, amelelik ve rençperlik ile geçinen dar gelirli garibanlar kalmıştır. Halen yaşayanları ne hazin ki ‘;öz yurdunda parya’; durumundadır. Toprağı olan köylü o kadar az kalmıştır ki, doğrudan gelir desteğine köy ikametli müracaat, Tarım İlçe Müdürlüğü kayıtlarına göre ‘;on bir’; adet olmuş. Yoksullukta ‘;Tenekeli mahalle’;den önce mi, sonra mı geliriz tartışılabilir durumdadır. Eğitim taşımacılık ile yapılır, Ulaşım yayan yürümeyi göze almazsanız ‘;Çallı Köyü’;ne gitmekten fenadır. Tek umut ‘;Taylıeli Köyü’; ile birlikte ‘;mücavir alan’; içine alınan ‘;antik çağlardan mirasımız Çoruk Köyü’;ne ‘;Burhaniye Kaymakamlığı ve Belediyemiz’;in el uzatmasıdır. Geriye kalan köylümüz maalesef kendi göbeğini kesecek durumda değildir.
09.08.2013 18:53:49 / 93
Mesaj Yazın
Ad : Soyad :
E-Mail : Şehir :
Başlık :
Mesaj :
Güvenlik Kodu :            
 
Balıkesir Firmalar
Balıkesir Ürünler
Balıkesir Reklam
Haberler
Resim Galerileri
Balıkesir
Bandırma
Edremit
# #
Balıkesir Öğrenci Yurtları
Balıkesir Kahvaltı Mekanları
Web Sayfası Talep Formu
Firmanı Ücretsiz kaydet

Copyright © 1997 - 2024 balikesir.com Bize Yazın      Kullanıcı Sözleşmesi       Kvkk Bilgilendirmesi