14 Nisan 2009 günü kamuoyunca siyasi, soykırım olarak tanımlanan bir operasyon gerçekleştirildiğini öne süren BDP Edremit İçe Teşkilatı, yaklaşık 30 partilinin katılımıyla gerçekleştirdiği basın açıklamasında, hazırladıkları yazı metnini okudu ve sloganlar attı. Partinin ilçe başkanı Abidin Durmuş’un açıklama metni okuduğu sırada sözleri sık sık “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Yaşasın Hakların Kardeşliği” ve “Ahmet’e Uzanan Eller Kırılsın” şeklindeki sloganlar ile kesildi.
İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Çevik Kuvvet ekipleri ve bölgede görev yapan çok sayıda polis memurunun katılarak önlem aldığı açıklamada konuşan Abidin Durmuş, “Bu siyasi operasyon bir çok merkezde ve aynı zamanda partimize yönelik başlatıldı. O tarihten bu güne kadar içinde belediye başkanları, parti meclisi üyeleri, yönetici ve çalışanları, 1483 arkadaşımız insan hak ve onurunu zedeleyecek biçimde göz altına alınıp tutuklanmıştır. Bu arkadaşlarımız 1 yıldan beridir cezaevinde tutulmaktadır. Arkadaşlarımız hukuki değil, tamamen siyasi neden ve gerekçelerle tutuklanmışlardır. Söz konusu operasyonlar halen sürmekte ve her gün birkaç partili üye ve çalışanımız göz altına alınmaktadır. Partimize yönelik baskı ve indirme politikası hızından bir şey kaybetmeden devam etmektedir. Bu olayların bir devamı olarak, daha önce Muş’un Bulanık ilçesinde 2 kişinin ölümü, 8 kişinin yaralanmasına sebep olan gönüllü köy korucusu Turan Bilen ve kardeşi Metin Bilen hakkında açılan davanın Samsun’a alınması gibi yanlış bir karar sonucunda mahkemenin yapıldığı gün kapatılan DTP genel başkanı ve milletvekili sayın Ahmet Türk mağdur ailelere destek amacıyla partililer ve milletvekilleri ile Samsun’da hazır bulunmuşlardır.
Mahkeme çıkışında basın açıklaması yapan sayın Ahmet Türk basın mensupları ve güvenlik çemberi içinde bulunan bir kişi tarafından saldırıya uğramıştır. Bu provakatif eylemin kabul edilebilir hiçbir yönü bulunmamaktadır. Bu saldırı kişiye yönelik değil, sağduyuya, barışa ve kardeşliğe yöneliktir. Önce DTP kapatıldı, sonra Ahmet Türk siyasi yasaklı hale getirildi ve bugün saldırıya uğradı. Kuşkuyla yaklaşıyor ve soruyoruz, bir sonraki adım nedir? Biz bu saldırıyı hafife almıyoruz. Ciddi bir saldırıdır ve bireysel olduğuna inanmıyoruz. Olay münferit değil, planlıdır. Devlet bu saldırıdan birinci derece sorumludur. Bilinmelidir ki, Ahmet Türk’e yapılan saldırı ile bütün Kürtlerin gururu incinmiştir ve ona yönelik yapılan bu saldırı bütün Kürtlere yönelik yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı Türkiye’nin ayıbıdır. Hükümet bu ayıbın ortağı olmak istemiyorsa, Ahmet Türk şahsından, Kürk halkından özür dilemelidir. Sabrımızı deneyen hükümet 29 Mart yerel seçimlerde duvara tosladığı gibi bu kez Kürt halkının tepkisine toslayacaktır.
Biz burada saldırıyı gerçekleştirenlere sesleniyoruz, bu tip ipini koparan serserilere sahip çıksınlar. Aksi taktirde bu alçakça saldırıları yaptıranlar bu vebalin altından kolay kolay kalkamazlar. Hükümet bu tür linç ve imha operasyonları ile hiçbir yere varamayacaktır. Sadece 2 emniyet görevlisinin görevinden uzaklaştırılması yeterli değildir. Olayın ayrıntılı olarak araştırılmasını ve gerçek suçluların bulunup cezalandırılmasını istiyoruz. Bu ülkede kardeş kavgası oluşturmak isteyen kirli siyasetçilerin önünde durarak barışı ve kardeşliği sağlama mücadelemizi her zamankinden daha fazla yükselteceğiz” diye konuştu.
Okunan basın açıklamasının ardından BDP’li grup sloganlar attıktan sonra olaysız bir şekilde Cumhuriyet Meydanı’ndan ayrıldı. Çok sayıda vatandaş, şehir meydanında alınan geniş güvenlik önlemlerinin nedenini merak etti ve tedirgin oldu.
15.04.2010